16 Oca Doğru Bildiğimiz Yanlışlar – 2
Herhangi bir çalışma ya da uygulamanın başarısı/başarısızlığı yöntemin kendisinden çok bizim ne kadar üzerine düştüğümüze bağlıdır. Doğada her yapının ve sistemin işleyişinin döngüleri vardır. Doğar, büyür, olgunlaşır, ürer, yaşlanır ve ölür.
Bizler ise bir önceki yazımızda da değindiğimiz gibi “hap” mantığı ile her yeni olguyu hızla tüketir ve bir sonrakine bakarız. Oysa ki bizlere aktarılan bilginin bizlerin yaşantısında birer beceriye dönüşmesi için zamana ihtiyaç duyar. Modern hayatın koşuşturmacası içinde her birimiz ulaşabildiğimiz bilgi ya da uygulamalara gereken özeni göstermez ve zaman ayırmayız. Buna ek olarak en başından itibaren bir başarı, sonuç beklentimizle de hayal kırıklığımıza zemin hazırlarız.
Öğrenme zaman alır. Öğrenilen bilgi ve becerinin yerleşmesi, gelişmesi zaman alır. Yaşamın içerisinde içselleştirilen ve dönüştürülen bu uygulamaların kendi üslubumuzla bir üretime dönmesi zaman alır. Bütün bunlar ne yazık ki kişiden kişiye değişir. Kimin ne zaman ne üretebileceği ya da becerisinin ne olabileceği çoğu zaman öngörülemez. Bireysel arzularımız bizlerin kendimizi geliştirmek isteyişimize engel olur.
Bir öğretmen ya da şifa uygulayıcısı bizlere bir süreç boyunca belirli bir uygulamayı ya da anlayışı aktarır. Bizler de bunun sonucunda bir anda gerçekleşecek bir mucize bekleriz. Oysa aslında kısa süre zarfında yaşanan bir tohum ekimidir. Tohumun yeşerip, ürün verebilir hale gelebilmesi için belirli bir süre geçmek zorundadır.
Sadece sürenin geçmesi ile işimiz bitmez. Aynı zamanda bizim gerekli özeni ve emeği göstermemizle gelişim yaşanabilir.
Bizler elimizden geldiği kadar bizimle yolu kesişenlere kendilerinin yapabileceği çözümler sunuyoruz. Yapabildiklerimizin yanına yapabileceklerinizi ekliyoruz. Gelişimin, şifanın varolabilmesinin büyüyebilmesinin özünde karşılıklı çabanın yer aldığını görüyoruz.
Facebook Sayfamız için tıklayınız.