Sessizliğin Sesi YOL

Sessizliğin Sesi YOL

Sessizliğin Sesi Meditasyonumuzdan…

 

Burada anlattığım Ben dediğim in anladığıdır. Siz dediğiniz şeyin anladığı size özel. Ben’lik denen kavram ne kelimelere, ne isimlere, ne anlatımlara sığabilir. Biz ”Gizem” dir bizi çeken, belki de bir acı, belki de bir mutluluk. Her birimize ait, bizden öte bir yol var. Biz ise buna sadece DAO diyoruz. Tanımlayamayan, konuşulamayan, anlamlandırılmak istenen.Hoş sakin fakat sabırsısız yolun zıttıyız bazen 🙂

Çünkü yol üzerinde gidilirken yaşanan o aşkınlık a ulaşabilmenin  hazzı, isteği, o boşluk anını tekrar yaşama dürtüsü bizi Yol’a sabitlerken, yolun gizemini unutturabilir. İşte budıur Dao. Yolun içersinde Ben sizlik, yol içerisinde Ben lik için yaşamak.

Herkesi sevmek zorunda değiliz. Saygı duymak zorundayız değil mi?. Biz olmak kolay değil.  Zaten biz’in manası bilindiği gibi değil. ”Ben yok’um biz varız” mottosuyla çıktık bu yola. Birer birey olabilmek ve sonra da ayrı iken bile bütün olabilmek için.

Aslında dedi; hepimiz bütünün parçalarıyız, bütünü görebilmeliyiz. Herkesi olduğu gibi olduğu hali ile kabul etmeliyiz.

Evet dedik ancak, hangi bütün ve nasıl bakacağız. En önemlisi bu. Bunun nazarında tamda dediğin gibi. Sadece bunu kelimelerin ötesinde durup yapabilmeliyiz artık. Mottomuzdan bahsetmiştik sizlere ” Ben yokum biz varız” diye. Bu aslında size söylediğimiz bir cümle. Anlayabilmek için daha yukarıdan bakmalıyız. Daha üstten. Şimdi bunu istediğiniz gibi anlayabilirsiniz. Zihninizin bizi koyduğu yerden, sadece o şekilde anlayabilirsiniz.

Kısmen anlayabiliyorum dedi; ben tasavvufu seviyorum, daha çok Şems’i, orada da biz olmaktan bahseder. Kabul etmekten, herkesi her şeyi zor olabiliyor tabi. Anlamaya çalışıyorum.

Şöyle anlatabilirim kısacık zamanda belki.

Herkesi olduğu gibi  kabul edebilmek değil, anlamaya çalışmak önemli olan. Kabul etmek ikinci adım. Masadan bir bölüm göstererek. Burada bir çok renk var. Bölüm bölüm, çizgi çizgi. Sarı, pembe, mavi, siyah, beyaz diye sıralanmış renkler. Bunların hepsi birer ”ben”. Birer alemleri var ve benler bizler gibi. Bir yukarıya çıkalım, üstten bakalım biraz daha üstten. Benliklerini, renklerine daha yukarıdan bir bütün olarak bakalım.

Gördüğümüz ne? Görülen renk cümbüşü de olabilir ben bu rengi sevmedim de, keşke orada o renk olmasaydı da olabilir tüm bunlar. Ancak bunlar birer düşünce. Çok güzel bir bütünlük diyebilirsen eğer yüreğinden, bir görsel şöleni anımsayabilirsin o an. Renkler oldukları gibi oldukları halde ve biçimde bir bütünü oluşturdular.

Ve sonraki adım çoğumuz için belki çok erkeni belki de geç bile kalınmış olabilir. Biraz daha yukarıdan bakacağız bu görsel şölene. Ne göreceğimizi biliyor musun? Sadece ışık hüzmesi. Ne renk, ne renkler, ne o ne bu ne de şu.  Anlatmaya, ulaşılmaya çalışılan ”Biz” ”Ben” veya ”sen” tam da bu.

Birçok üstad bunu arıyordu. Bulanlar oldu, bulma yolunda ışık olanlar ve hala arayanlar. Burada önemli olan ne peki? İsimlere cisimlere takılmadan ‘AŞK” denen kelimelerin bedeni aşk karşılığı değil, ruhani bilgelik aşkı olduğunu anlayabilmek en başta.

Sonsuzluğumuzda birlikte ışıka daima.

( Sessizliğin Sesi –  Şifa Sanatları ) (Şifa Sanatları çalışmalarına hoşgeldiniz)

Burcu ERİM DURAL



Skip to content