29 Eyl İdraksizse İdrak, Sesli ise Sessizlik, Yalansa Tüm Gerçekliğin!
Sessizliktir gerçek cesaret, metanet. Sessizliktir; anlayış, huzur, sabır, şefkat ve saygı. Beklenemez sessizlik, sadece teslimiyet ile ortaya çıkarılabilir. Bunun için çaba luzümsuzdur, luzümlu olan sadece anlayış. An denilen şeyin aslında an denildiği anda yok olduğu; nefesin hayatın ta kendisi olduğunu anlayabilmemizdir yaşamak. Kalbimizde her an sevgiye çiçek açtırmaktır gerçek idrak.
İdraksizse idrak, sesli ise sessizlik, yalansa tüm gerçekliğimiz; kalbimizde son derece bulaşıcı ve tehlikeli iki hastalıkla yasamaya başlarız.
İlkinin adı korkudur, odunların üzerine dizip mahalle meydanlarında, korkunun yaktığı kadınlar, çocuklar, çaresiz insanlar
sadece insanlarin degil, tarihin benligine kazınan dehşet manzarasi,eriyen insan derisinin çıkarttığı vahşi ses, ağır koku, yavaş yavaş yanan vücutların dehşet veren görüntüsünün, aynı yavaşlıkta insanların anılarına kazınması, seyredenin kalbine ateşin cehennemde kızarmış demiri ile “korku” mührünü vurur.
Korku kelimesinin kökünün “kor” olması elbette tesadüf değil…
İkinci hastalığın adı nefrettir, korkuyu kalplerinden çıkartıp söküp atmayı başaran, çok küçük bir azınlık için hazırlanmış bir tuzaktır elbet. Ele geçirdiğin kalp hazineni korku ateşi ile yok edemedikleri içindir bu tuzak. Bu kez oraya en sinsi ve en tehlikeli çirkinliklerini gönderirler, üstelik buraya girmesi mümkün olan tek kişi olan ” sen” ile birlikte. Önce sen ve diğerleri diye ayırırsın, sonra sana ve tüm yaratılmışlara yaptıkları bunca işkence karşısında kalbinde intikam, öfke, nefret ve kin ile hayatını planlar ve yaşadığını sanırsın.
Hayat öyle yada böyle idrakle veya idraksiz geçer gider. Ne kadar mutsuz olursun bunlarla, hiçbir zaman bilemezsin.
Son duraktır. Ölüm. Soğuk, uzak olduğu kadar yakın ve bir o kadar da mesafeli. Ne zaman ne şekilde geleceğini bilmeden zehirlerimiz ile dolduğumuz bu dünyanın bizi ne kadar kirletmesini bekleyeceğiz. Daha ne kadar korku ve nefret ikilisine katık olmaya hayat diyeceğiz.
Vücudu toprağın içinde bir böceğe yemek, bir ağacın köküne besin olmuşken, ruhu hala aramızda bizlerden daha gerçek, daha canlı tebessümle gezinip dururken, iki kelimeyi, aynı iki notayı bir araya getirmeyi beceremediği gibi sevmeyi beceremeyen bize, bu hayatta sevmeyi, anlamayı, idrak edip, tevekkül etmeyen bize bu satırları yazdırırken
Sen neredesin? Ey güzel dost neyi bekliyor, neden duruyorsun ?
İrfan gönül almaktır seferin bitmeden,
İrfan sessiz olmaktır, sonunu düşünmeden.
Ve bizler,her birimiz; bildiğimizi, öğrettiğimizi, yetiştirdiğimizi zannettiğimiz şeyin aslında bizle hiçbir ilgisi olmadığını, olması gerekenin zaten olduğunu, hiç birşeyi var edemediğimiz gibi; yok edebilme kudretine de sahip olmadığımızı hatırlamalıyız.
Gerçekte sessizlik içerisinde var olmayı deneyimleyecek iken hala sessizlikten kaçtığınmızı gözlemleyebilmenizdir yaşam.
İdraksizse idrak, sesli ise sessizlik, yalansa tüm gerçeklik.
Akışta idariki yaşadığımız andadır, birlik ve sessizlik.
Sevgi, huzur, idrak ve anlayışla.
Burcu Erim Dural
Şifa Sanatları– Sessizliğin Sesi Meditasyon Çalışması
Mercan Dede ve o güzel ney sesine Şükran ile.