16 Oca Mükemmel Çalışma
Yirmi yıldır belli çalışmaları düzenli tekrarlayan biriyim. Artık o uygulamalar benim yaşamımın birer parçası. Yemek yemek gibi, yürümek gibi. Yapmadığımda eksikliğini duyduğum ancak bağımlısı olmadığım sadece birlikte olmaktan keyif aldığım arkadaşlarım gibiler. Arkadaşlık kavramı gibi demem daha uygun olur. Sonuçta yıllar içinde o arkadaşlar değişti durdu. Yöntemler değişti ancak uygulamadaki disiplinim ya da aldığım keyif değişmedi.
İnsan genç yaşlarda herhangi bir disiplinle tanıştığında garip bir biçimde öğrendiklerinin büyüsüne kapılıyor. İlerleyen yaşlarla bu dönemde gelişen “en doğru en etkili” ifadeleri de pek kolay dilinden düşmüyor. Ne yazık ki bu önyargı ilerleyen dönemlerimizde de önümüze gelen birçok güzel fırsatı tepmemize sebep oluyor. Kendi yaşantımda defalarca yaşadığım bir durumdur. Savaş sanatları çalışmaya başlamadan önce Yoga ile tanışmıştım. Minicik bir kitapla belirli bir sıra ile kademe kademe zorlaşan asanalar çok keyifli geliyordu. Ancak birçoğumuzun yaşayarak acı acı öğrendiği dersi ben de deneyimledim. Kendi başıma ilerlerken yaşadığım sıkıntıları konuşabileceğim, engelleri aşmama önerilerde bulunabilecek birileri yoktu çevremde. Kitaplardaki hareketlere bakarak, hareketi ne kadar doğru ne kadar orijinaline uygun yapabildiğimi asla bilemedim. Bu bilememe de eninde sonunda beni o çalışmaları bırakmaya götürdü. Kazancım, öğrendiğim disiplini ileriki çalışmalarımda kullanmak oldu.
Çevremde kimi görsem yapmakta olduğum hareketlerin bana ne kadar iyi geldiğini anlatıyor, kendimce onların da faydalanabilmelerine yardımcı olmaya çalışıyordum. Fakat her nedense o yardımın mutlaka Yoga’dan gelebileceğine dair sabit bir fikrim vardı. Elbette Yoga’yı bırakınca yerine kısa süre içinde savaş sanatları geldi. Yepyeni bir disiplindi. Kendi içinde sürekli yeni sınırlara ulaştırıyordu.
Aslında bana göre bütün disiplinlerin özü bizim kendimize sınır dediğimiz duvarları aştırarak bir hedefe doğru ilerlediğimizi düşünürken başladığımız noktada bizi kendimize ulaştırması değil mi? Ya da kendimiz dediğimiz yanılgıyı anlayabilmemizi sağlamak değil mi?
Ne garip bir rastlantıdır ki savaş sanatları ile kazandığım becerileri insanlara aktarmak ve kendi yaşam kalitelerini arttırmalarına destek olmak adına sürekli her yerde savaş sanatlarını konuşmaya ve kendi gelişimimi sergilemeye kalkıştım. İnsanın kendisine iyi gelenin herkese aynı biçimde iyi geleceğini varsayması çok çok ciddi bir cehalet örneği bana göre. Tüm bu geleneksel disiplinlere bu kadar önem vererek ilerleme isteğimin altında sadece bilgelik arayışım vardı. Halen bütün eylemlerimi yöneten yegâne şeyde bu itki. Artık aramıyorum. Sadece olduğum yere varmak için çaba göstermek yerine olduğum yerde daha çok kalma üzerine disiplin gösteriyorum. Savaş sanatları maceram halen bir şekilde devam ediyor ancak onun da miadını doldurmasına sebep olan Qi Gong çalışmaya başlamam oldu. Zaten ne oldu ise bundan sonra oldu. Yediğim içtiğim yattığım kalktığım yıllarca sadece qigong oldu. Nerede olsam kiminle konuşsam sadece bunu konuşur oldum. Hatta öylesi bir hale geldim ki tüm disiplinleri “daha kısır ve insanları asla ilerletmez fikrini” bile tümüyle savunur olmuştum. Hele hele benim anlattıklarım sonucunda qi gong yapmaya başlamamış olanlarla neredeyse sohbeti bile kesmeyi düşünür hale gelmiştim. Cehaletin sınır tanımaması gerçekten böyle bir durum.
İnsanın yaşamında bir çok şey hem yaşla hem de yaşadıkları ile bambaşka bir düzleme oturuyor. Emek verdiğim yıllar, sohbet edebildiğim sayısını bilemediğim kadar çok insan bir çok konuda her an o cehaletimden bir parça götürüp aldı. Bugün her adımımda eğitimi, ekonomik durumu ne olursa olsun insanların birbirlerine bir çok şey öğretebildiğine tanık oluyorum. En basit sohbetin bile bir insanın kendini anlayabilmesinde ne denli büyük bir adım olabildiğine o kadar sık şahit oldum ve oluyorum ki. Herhangi bir çalışmanın bir başka çalışmadan daha üstün olduğunu görmedim. Yeri geldiğinde ya da kişiye göre faydası olanları gördüm. Ancak her çalışmanın kendine göre başarısı var. Her yöntem her nerede işe yarıyor ise o anda ve o kişi için mükemmel olan bu. Daha iyi, daha yüce, daha gizli, vs vs bunlar hep göreceli kavramlar. Dünyada her varlığa uyabilen bir yöntem olabilir mi bilemiyorum. Belki de anlamamız gereken bütün o yöntemlerin gerçekten neyi işaret ediyor olduğudur.
Mükemmel çalışmanın ne olduğunu biliyorum artık. Yaşayan her insana göre kişinin kendisine göre bir çalışmanın varolabileceğine inanıyorum. Benim bildiklerimin, uyguladıklarımın ve öğrettiklerimin bir çok insana yardımının dokunabildiğini biliyorum, yaşıyorum. Ancak sizlerin herhangi birinizin bildiği en basit ya da en saçma gelebilecek eylemin kendisinin size ya da herhangi birine yardımı olabileceğini de anlayabiliyorum. Mükemmel çalışmanın hepimiz için bir başka çalışma olabileceğini kavrıyorum. Kimimiz için bunun iki yumurta kırıp şahane yemek hazırlaması ile gelebileceğine, yeter ki sadece orada olup bütün içtenliğimizle onu yapabilirsek çalışmaya, mükemmel çalışmaya dönüştüğünü idrak edebiliyorum.
Mükemmel çalışma sizin zihninizi, bedeninizi, yüreğinizi bir araya getirebildiğiniz her an oradadır. Bazısı bunu binlerce dolar verip bir eğitimde yakalar, bir diğeri bir bardak çayı yudumlarken, bazısı içinden gelen bir istekle dua ile, bazısı inancına göre ibadette. Mükemmel çalışma bunun yaşanabilinirliğini her an, her adımda tekrarlayabilme kararlılığı ve çabasıdır. Öğrenilebilir olduğu gibi, öğretilemeyebilecek olandır. Kendiniz olmayı kimsenin size öğretemeyeceğini anımsadığınız andadır mükemmel çalışma. Tıpkı Thay Usta’nın dediği gibi:
“Yaşam şimdiki andadır.”
Bunu 20 yıldır uygulayabildiğim qi gong ile yaşıyorum. Sizlerin de kendi “çalışmalarınızla” mükemmel olanı, kendinize en iyi geleni bulabileceğinize inanıyorum.
Bugün olduğum yere varmama emeği geçenlere ithaf ediyorum. Hepinize ve her şeye.
Facebook Sayfamız için tıklayınız.