15 Tem Kaf Dağı’nın ardında Qigong
Qigong ile tanışmam, hayatımın çehresini şekillendirdiğinde yıl 1994’tü. O zamanlar kanım kaynıyordu. Beklentilerim öylesine büyük o kadar uç noktalardaydı ki bugün geriye dönüp baktığımda gençliğin verdiği arzuların izlerini çok kolay ayırt edebiliyorum. O zamanlar birileri ile çalışabilmek gerçek bir mucizeydi bizler için. Basılı 3-5 kitaptan ötesi yoktu. İğne ile kuyu kazıyorduk. Ben biraz şanslı sayılırdım çünkü Çin’li bir Usta’nın yetiştirdiği Türk bir öğretmen ile savaş sanatları çalışıyordum. Tamamen geleneksel formlar üzerine delice antrenmanlar yapıyorduk. Eski Hong Kong filmlerindeki gibi şeyleri gerçek hayatta yapabilmenin hazzını tarif edebilmem çok zor. “Oldschool” ya da eski geleneksel yöntemlerle çalışmanın bende bıraktığı izler sonraları çok fazla işime yaradı.
Okuduklarınızın ne kadarının gerçek ne kadarının “hikaye” olduğunu uzunca bir süre idrak edemeyebiliyorsunuz. Sonuçta büyük anlatımlar, büyük beceriler hakkında çok ciddi metinler okuyorsunuz. Eh bir de Hong Kong filmleri var bilgi bugünlerdeki kadar kolay ve ulaşılır değil. Becerilerin geliştirilmesi konusunda azim ve çalışmanın ne kadar büyük yer kapladığını ister istemez çalışarak öğreniyorsunuz. Elbette beraberinde gelen hayal kırıklıklarını da.
İlk zamanlar asla aklınıza uyguladığınız çalışmaların sizin için uygun olup olmadığını düşünmek gelmiyor. Görüyorsunuz, okuyorsunuz, birileri yapmış ben de yapabilirim diyorsunuz. Daha da motive biçimde ilerlemeye çalışıyorsunuz. Zamanla bedensel ve zihinsel sınırlarınızı bulmaya keşfetmeye başlıyorsunuz. Yaşınız ilerliyor elbette hayat devam ediyor. Siz çalışırken hayatın gereklilikleri de gelişiyor, değişiyor. Qi’mi yükselteceğim derken ya da “ölümsüzlük*” peşinde koşarken okuldan atılıp hiç hesapta olmayan hayatın içinde kendinizi buluyorsunuz.
Gözler hep Kaf Dağı’nın ardında beni bekleyen Qigong becerilerinde ya hep umursamazca yaşıyoruz hayatı. Başka öğretmenler giriyor hayatımıza. Yeni bilgiler yeni uygulamalar ile başımız dönüyor artık. Kitaplarda okuduklarımızın fersah fersah ötesinde insanlarla temas ediyoruz. Kaf Dağı çok daha ileri gidiyor artık. Tam eteklerine geldik derken ufka gidiveriyor. Gidecek yol çok uzun.
Yeni çalışmalarla geleneksel formların güvenli kapılarına geri dönüyorum. Kararlılık tamam, çalışmak için her koşula uyum sağlıyorum artık. Kah emekleyerek, kah koşarak gidiyorum Yol’da. Dediğim gibi yeni Ustalar, yeni bilgiler hedeflerin çok başka sınırlara taşıyor. Daha önce hayal edilen her şey bir anda gerçek oluveriyor. Yapınca olacak, çalışınca varılacak o Kaf Dağı’na. Geçti yıllar. Benden başka herkesin beklentisi büyük. Sonuçta yılların emeği ile epey “beceri” geliştirmem gerekiyor. Havada yürümem, insanların içini görmem, nesneleri oynatmam belki gözlerimden alev falan çıkarmam lazım. Lakin tık yok. Bir şeyler oldukça güzel kökleniyor ve değişiyor ama bunların hiçbiri başkalarının gözlemleyerek etkileneceği şeyler değil ne acaiptir.
Bu yolculuğa ilk başladığımda gerçekten çok büyük bir öfkeye sahiptim. Öfkemle kendimi eğitmeyi öğrendim Qigong’la. Öfkemi bastırmamayı, öfkemle yaşayabilmeyi, onunla zarar vermemeyi öğretti bana. Açgözlü olmamayı. Eğitimden eğitime koşmak yerine bana öğretilenden fazlasını aramamayı öğrendim. Bana öğretilmiş olanları hakkı ile yapabilmeyi yeni çalışmalar öğrenmeye tercih etmeyi öğretti. Qigong zor ve meşakatli bir yoldu. Kaf Dağı işte. Hemen ulaşabilseydik çekiciliği kalır mıydı? Hızlı gidebileceğiniz yerde sakinleşmek ve ağırlaşmak, yavaşladığınızda ise hızlanmayı öğrenmeniz gerekiyordu. Öğretmenler yerine öğretiyi izlemek bu demekti. Çoğu zaman can yaktı. Hayal kırıklıkları da vardı. Onlarsız ilerleme de olmuyor hepimiz bir şekilde bunlara deneyim diyoruz. Hepsi, her öğretmenim birer baş tacı. Yürüğüm Yol’u onlarla buldum.
Qigong’un yalnızca Qi’yi geliştirmek olmadığını öğrenmem için neredeyse 20 yıl geçmesi gerekti. Bütün hayatımızı, hayatın içinde olanla gelişildiğini de. Hepsinin merkezinde gerçek gelişimin Qi’de değil bambaşka bir yerde olduğunu. Bunlar da yine gerçek bir Usta ile, bir Büyükusta’nın öğrencisi olma fırsatını yakaladığımda gerçekleşti.
Kaf Dağı artık önümde. O bana bakıyor ben ona bakıyorum. Varabileceğim bir yer gibi gelse de aslında hep bana yol gösteriyor. Yol’umu. Qigong’un hedefsiz, başarılardan, gösterişten uzak dingin ve de bilgelikle dolu yolunu.
Beklentileri bıraktığınızda, size anlatılan o büyük hedeflerden vazgeçtiğinizde, kendi doğanıza uygun olan Qigong’a kendinizi bıraktığınızda yürüdüğünüz Yol’un kıymetini daha çok anlayacaksınız. Benim için öyle oldu. Bana sağlığımı veren, beni tanıyanların çokça gördüğü gülümsememin, coşkumun dinamosunu onurla selamlıyorum. Her gün onunla buluşuyorum. Qigong’un sadece hareketlerden ibaret olmadığını her yeni gün biraz daha deneyimliyorum. Deneyimlerimi elimden geldiğince aktarmaya çalışıyorum. Yine Qigong’un rehberliğinde.
Her birimizin bir Kaf Dağı var. Bir ömür varılmayı bekleyen. Onun ardında bizi oraya getiren bir Yol. Benim Yol’um Qigong. Kaf Dağı’nın önünde ve ardında Qigong.
* Ölümsüzlük: Taocu geleneklerde, Batı Ezoterizmi içerisinde felsefe taşına sahip olunarak gerçekleşen ölümsüzlükten farklı bir anlayıştır. Fiziksel açıdan ölmemek mümkün değildir. Doğan her şey bir biçimde ölmek ya da çözünmek zorundadır. Ancak yaşam süresi uzatılabilir, yaşam kalitesi arttırılabilir. Genel anlatımlarda Qigong; Taocu “ölümsüzlük sanatları” olarak da adlandırılır. Binlerce farklı ekol ve disiplin içerisinde kuşaklardan beri aktarılmakta ve uygulanmaktadır.
#ŞifaSanatları #Qigong #Chikung #AzizAzadDural #KafDağı